İstanbul

Hikâye Okumak Evrensel Bir Deneyim

Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, kültürel kökenlere ve farklılıklara bakılmaksızın, hikâye okumak insanların birbirine empati duymasını sağlayan evrensel bir deneyim.

Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, kültürel kökenlere ve farklılıklara bakılmaksızın, hikâye okumak insanların birbirine empati duymasını sağlayan evrensel bir deneyim.

Human Brain Mapping’de yayımlanan çalışmaya göre; hikâye anlatma sanatı, anadili ya da kökeni ne olursa olsun insanlar üzerinde empatiyi ve öz-farkındalığı artırıcı bir etkiye sahip. İlgili çalışmanın başka bir önemi daha var. Yapılan bu çalışma kapsamında, sinirbilim tarihinde bir ilk olarak, konuşulan dil ne olursa olsun hikayelerden anlam çıkarıldığı sıradaki beyin aktivasyonun modelleri belirlendi. Bilim insanları, İngilizce, Farsça ve Mandarin Çincesi olmak üzere üç farklı dilde yazılmış hikâyeye beynin verdiği tepkileri fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme aracılığıyla haritaladı. Bulgulara göre, konuşulan dilden bağımsız olarak, okuduğumuz hikayelerden anlam çıkardığımız sırada beynimizin aynı bölümleri aktifleşiyor.

 

Çalışmanın baş yazarı olan Morteza Dehghani’ye göre; dillerin okunuş yönü ya da barındırdığı alfabe gibi temel farklılıklarına rağmen, beynimizin anlatıları anlama ve işleme süreci tamamen evrensel bir süreç.

Geliştirilen yazılım aracılığıyla kişisel hikâye içeren 20 milyon blog postu havuza alındı ve eleme yapılarak bu sayı yalan söylemek ya da boşanmak gibi kişisel konularla alakalı 40 hikâyeye düşürüldü. Sonraki aşamada, bu hikayeler Mandarin Çincesi ve Farsça dillerine tercüme edildi ve Amerikalı, Çinli ve İranlı insanlardan oluşan 90 kişilik bir gruba kendi ana dillerinde okunması istenirken fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme ile beyinleri tarandı. Ayrıca beyin taraması sırasında katılımcılara hikayelerle ilgili genel sorular da soruldu.

Modern makine öğrenimini, metin çözümleme tekniklerini ve 44 milyardan fazla sınıflandırmayı içeren analizleri kullanan araştırmacılar, beyin taramalarından elde ettikleri veriler üzerinden ‘’tersine mühendislik’’ uygulayarak katılımcıların beyninde işlediği hikâyenin ne olduğunu belirlediler. Diğer bir deyişle, aslında araştırmacılar okumakla meşgul katılımcıların zihnini okumayı başarmıştı.

 

Sonuçlara göre, üç dilde de hikayelerin okunmasının sonucunda katılımcı beyinlerinin durağan hal ağında (default mode network) özel bir hareketlilik dizisi saptandı. Bu ağ, orta prefrontal korteks, arka singulat korteks, alt parietal lob, yanal temporal korteks ve hipokampal oluşum gibi beyin bölümlerinin bağlantısını sağlamakta.

Şimdiye dek beyin dinlenmeye geçtiğinde durağan hal ağının kendini bir tür otomatik işleyişe aldığı ve dış faktörler düşünmeyi tetiklemedikçe aktif hale geçmediği sanılmaktaydı. Bu çalışma da dahil olmak üzere devam eden diğer çalışmaların gösterdiğine göre; zihin görünürde dinleniyor olsa da ağ işlemeye devam edip hikayelerden anlam çıkarmaya devam ederek geçmiş, gelecek ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizi kavramamızı etkileyen otobiyografik hafıza erişim fonksiyonu görevi görmekte.

 

Çalışmanın yazarlarından Jonas Kaplan’a göre, dünyadan nasıl anlam elde ettiğimiz konusu sinirbilimin en büyük gizemlerinden birisi. Hikayeler de insan doğasında kökleşmiş bir yere sahip ve bu anlamı çıkarmamızda yardımcı unsur konumunda.

Kaynak: https://bilimfili.com/hikaye-okumak-evrensel-bir-deneyim